Mehmet Ünal
“Sahte bir fotoğraf (rötuşlanmış ya da üzerinde oynanmış,
altyazısı doğru olmayan bir fotoğraf) ise gerçekliği
çarpıtır.“
Susan Sonntag (Fotoğraf
Üzerine, Agora Kitaplığı, 2008)
Foto-Jurnalizmde Manipülasyon ve Etik
Sorunu.
Yıllardır
“Fotografta Manipülasyon“ konusunda yazmak istemiştim. Tek başına bir kitap
olsun düşüncesiyle “Yaşamın Aynası:FOTOGRAF“ kitabıma bu konuda bir yazı
yazmaktan vazgeçmiştim...
Geçenlerde
Worldpresphoto’da ödül kazanan bir foto-muhabirinin ödülünün geri alındığı
haberini okudum. Fotografçısı çekildiği kentin adını bile doğru vermemiş...
daha sonra bu Almanya’nın SPIEGEL Dergisinde yayınlanan bu haberi Facebook
sayfamda paylaşmıştım. Yandaş ve karşıt yazanlar oldu. Hatta, “...sanatçı neyi
sergilemek istiyorsa kendince onu anlatan kişi değilmi. Saygı duymak lazım.“ Yorumu bile yazıldı. Bunu yazanın dikkatsizliği,
“Fotograf Sanatçısı ile Foto-Muhabiri“ birbirine karıştırmasıdır.
Worldpresphoto Yarışmasına foto-muhabirler katılabilirler...
Ben
böyle düşünedurayım, o sıralar türkiye’de olan Lorenza Bravetta’nın
Milliyet gazetesinde
yayınlanan şu açıklamasını okudum: “Foto muhabirliğin annesi olan Magnum gibi bir ajansı yönetmiş
biri olarak söyleyebilirim ki, bir fotoğrafın manipüle edilmesinden ziyade,
izleyicilerin fotoğrafın manipüle edilmiş olmasını bilmesi daha sakıncalı.
Benim için asıl sorun orada.“
*1 Milliyet Gazetesi Haberi
Bu
açıklamaları okumak çok acıklı... hem de “Magnum“dan birinin... kuranların
kemikleri sızlayacak...
Paylaştığım
cümle şöyleydi:
“Fotograf
Manipilasyonu dur durak bilmiyor... bu arkadaşların tavırları meslek adına
utanç verici...“
Manipülasyon nedir?
Tartışmaya
katılan bir başka arkadaşın açıklaması, benim düşüncelerime çok yakın: “Asıl gerçeği maskeleyerek, gerçek olmayan
herhangi bir şeyi gerçeğin ta kendisiymiş gibi sunma eylemidir. Bir başka
anlatımla, yuttur kaydır, yüzüne gül, altını oy, ketenpereye
getir, çukura düşür yöntemidir.“
Son
zamanlarda ortaya çıkartılan manipülasyonlar anlatılırken bu tavır dilimizde
“hileli fotograf“ olarak da tanımlanıyor.
TDK
sözlüğünde ise “Seçme, ekleme ve çıkarma yoluyla bilgileri değiştirme“olarak
açıklanmıştır.
(*2) TDK-Sözlüğü
Benim
bildiğim yabancı dillerde de aynı anlama gelir. Zaten bu kelime dilimize yabancı
dillerden alınmıştır. Kısacası, gerçeği saptırmak olarak açıklayabiliriz.
Manipülasyon
yalancılıktır. "Yalanların
bacakları kısadır" şekline Türkçe'ye çevrilebilecek, Almanca bir deyiş vardır.
Anlam olarak Türkçe karşılığı “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar“dır.
Manipülasyon, varolan bir fotografın
içeriğini değiştirmek, kes, çıkar, ilave et, eksilt-çoğalt, bilgiyi saptır;
sahte niyetleri vurgulamak için, kasıtlı
olarak fotografı değiştirmekle ile ilişkilidir.
Uygulamada sıkça rastlanan metodları
şöyle sıralayabiliriz:
- Orijinal
görüntüde bulunan bazı kişi ya da cisimlerin çıkartılması;
- Farklı
bilgi(ler) eklemek. Önemli tarihsel fotograflarda, çekim anında orada
bulunmayan kişilerin eklenmesi;
- Fotomontaj.
Bir kaç ayrı fotograftan tek fotograf üretmek. (Ancak, yapılan bu işlem “Bu bir
fotomontajdır“ diye belirtilirse, konumuz dışında kalır. Sorun olarak ortaya
çıkması belirtilmediği içindir. Orijinalmiş gibi sunulmasıdır.)
- Farklı
kadrajlayarak, farklı öykü yaratmak;
- Verilen
yazılı bilgilerin doğru olmaması; yanlış bilgilendirilerek, izleyicisini yanlış
bilgilerle yanlışa yöne sürüklemek;
- Sahnelenelerek
çekilen fotograflar. Fotomontajda olduğu gibi belirtilirse sorun olmaz. Bu tarz
kendilerini “sanatçı“ olarak tanımlayanlar tarafından sıkça yapılmaktadır. Jeff
Wall’i örnek verebilirim.
- Çekilen
fotografların bazı bölümlerinin silenmesi/kazınması;
- Fotograflara
başka fotograflardan ekler yapılması.
Örnekleri çoğaltabiliriz...
Manipülasyon nerede ve nasıl
başlıyor?
Analog
fotograf zamanında da fotograflar manipüle ediliyorlardı. En basitinden, stüdyo
fotografçıları bu olanağı sıkça kullanıyorlardı. Basit bir örnek vermek
istiyorum: 1960’lı yıllarda Yeşilçam Aktrislerinin çoğunun yanaklarında “ben“
denilen kara bir leke vardı. (Belgin Doruk, Türkan Şoray, vb.) O yıllarda,
bayanlar karakalemlerle suratlarına ben iliştirirlerdi. Fotograf
çektirdiklerinde ise bu işi, stüdyolarda fotografı rötüş yapanlar üstleniyorlardı.
O zamanlar belli düzeyde bir beceri gerektiren bu işlem günümüzde Photoshop
kullanan herkes tarafında daha kolayca yapılabiliyor... Sivilceli yüzler,
Hollywood ve/veya krem/parfüm reklamlarındaki kadın ya da erkeklerin suratları
gibi “tertemiz“ yapılıyor...
Politik
tarihe bir göz atarsak, özellikle politikacıların fotograflarında rötüş işlemine
çok rastlanır. En çok da seçim zamanında, tüm politikacılar “güzel-yakışıklı“
gösterilmek istenir. Hangi ülkede olursa olsun, tüm seçim afişleri birbirlerine
benzer.
Lenin bir mitingde konuşurken,
Troçki merdivendedir. Sağdaki fotografın merdiven basamakları boşaltılmıştır.
1900’lü yılların başında “başarılı bir manipülasyon“ olarak tarihe geçmiştir.
Fotograf, Moskova Swerdlow
Meydanında
5. Mai 1920 günü çekimiş. Stalin erki ele geçirdikten sonra Troçki ve yanında
duran Kamanew silinmiştir.
Bir başka örnek:
Soladaki fotografta, sağdan ikinci Goebels bulunmaktadır.
Sağdaki fotografta ise yokedilmiştir. (Nedeni hakkında bir bilgi bulunmamaktadır.)
Bu fotografların çekildikleri yıllar bile uyuşmuyor. John Kerry
1971. Jane Fonda 1972. John Kerry bu fotografı 2004 yılında başkan adaylığı
sırasında propagabda amaçlı kullanmıştır.
Ülkemizde
de bu tip girişimler sözkonusu:
Fotografına ulaşamadım ama haberine ulaştım. Olayı Hürriyet Gazetesi, DHA
Muhabiri Ertan Korkmaz’ın “Miting alanına photoshop ayarı“ başlıklı haberini 8 Mart 2009
tarihinde yayınladı.
AKP Manisa İl
Başkanlığı'nın, MHP'nin mitingine katılımın az olduğu iddiasıyla yaptığı basın
açıklamasında sunduğu, kendi mitinglerindeki kalabalığı gösteren fotoğraflar
şaşkınlık yarattı. Dağıtılan 4 gün önceki AKP mitinginin fotoğrafında,
bilgisayarda photoshop programında klonlama tekniğiyle insanların çoğaltıldığı
ortaya çıktı.“
*3 Hürriyet Gazetesi
Haberi
Bir
başka örnek Taraf Gazetesi üzerine. Milliyet.com.tr sitesinde 4 Eylül 2009
tarihinde yayımlanmış. Bu haberde fotografını da görebiliyoruz.
Haberin
başlığı: Taraf
bikiniyi yok etti!
O
zamanlar gazetenin genel yayın yönetmeni olan Ahmet Altan olayı şöyle anlatmış:
"Sayfa sekreteri Ramazan diye bu tercihi yapmış. Hatalıyız
ya o fotoğrafı kullanmamamız ya da kullanacaksak olduğu gibi kullanmamız
gerekirdi."
*4 Milliyet Gazetesi haberi
A.
Altan bu açıklaması ile sorumluluğu üstlenmek istememiş...ki yazı kurullarının,
yayın yönetmenlerinin de “yalan söylememek“, fotografçının olduğu kadar
görevleri olduğuna inanıyorum. Meslek açısından bu „hile“nin fotografçısı
tarafından yapılmamasını öğrenmek güzel bir duygu...
Almanya’nın
Bonn kentinde bulunan HdG-Haus der Geschichte / Almanya Tarih Müzesi diye
çevirebiliriz 27
Kasım 1998 – 28 Şubat 1999 tarihleri arasında “Bilder, die Lügen“ –Yalan Söyleyen Fotograflar- isimli bir sergi yapmıştı. Bu
sergiden bazı fotografları web sayfasından izleyebilirsiniz.
*4 Haus der Geschichte
(Bu sergi daha sonra Almanya ve İsviçre’nin başka kentlerini de
dolaşmıştır.)
Sosyal
Medyayanın kaynaklarına inanırsak son bir manipülasyondan Paris’teki “Hebdo
Gösterisinde“ devlet başkanları, milyonlar ile birlikte yürümediler.
Fotograf
bir:
Fotograf iki:
İngiliz “The Independent“ ve Fransız “Le Monde“ gazeteleri
bu fotografın, gösterinin yapıldığı caddeye yakın başka bir caddede
çekildiğinin haberini verdiler.
Tekrar
etmek pahasına da olsa söylemeden geçmek istemiyorum. 1990’lı yıllardan beri
varolan dijital teknik ile Manipülasyon daha kolaylaşmış, daha hızlanmış ve
daha olgunlaşmıştır. Fotograf kullanım alanlarının da fazlalaşması bu sorunun
çok boyutlu ve neredeyse içinden çıkılmaz bir duruma sokmuştur. Dolayısı ile,
üzerinde teknik çalışılmış bir fotograf ile işlenmiş bir fotografın arasındaki
mesafe daralmıştır...
Aslında
fotograf çekilmesinden yayınlanmasına dek bir dizi subjektif kararlar sözkonusu
olmasına karşın (kadraj, detay, vb.), fotograf bir anlamda “gerçeğin garantisi“
olarak algılanmaktadır. Özellikle basın fotografında, altyazı da eklenerek,
fotografın söylemek istediği yönlendirilebiliyor... Ve basın tarihinde,
istenilen yönde fotografların kullanıldığına sıkça rastlanır... Ancak, gerek
TV, gerekse reklam sektöründe fotografta manipülasyon günlük yaşama girmiştir. Ancak,
basında yapılan manipülasyon girişimleri üzerine herhangibir istatistik
bulamıyoruz...
Son
zamanlara dek, yerküremizde fotograflara yapılan manipülasyonlardan redaksiyonlar
sorumlu tutuluyordu. Günümüzde ise daha çok bu suçlama fotografçıları hedef
alıyor. Photoshop gibi ortamlarda fotografçılar, fotograflarını kendileri
düzeltmek ve en seri bir biçimde redaksiyonlara yetiştirmek zorundalar. “Time
is Money“ düşüncesinden yola çıkarsak,
aslında içinde bulundukları stres durumunda manipülasyonun M’sini bile
akıllarına bile getirememeleri gerek...
Bir fotograf üzerinde
nasıl/ne kadar çalışılmalıdır?
Fotograf
manipülasyonunun yeni bir olay olmadığını söylemiştik. Analog zamanlarda da bu
konu zaman zaman tartışılmış, yapılmaması ve/veya yapıldığında da “fotografın
altında yazı ile belirtilmesi“ gibi kararlar alınmıştır. (Ülkemizde basın
ajansları, diğer kuruluşlar nasıl karar aldılar, bilemiyorum.) Örneğin AP - Associated Press- ajansının
tüzüğünde fotografın, aslının değiştirilmemesi veya manipüle edilmemesi
gereklidir, yazdığını haberlerde okumuştum. Yakından takip etmek, üyesi olduğum
“Alman Gezeteciler Birliği“nden üye gönderdiğimiz, “Alman Basın Konseyi“ ise
2005 yılında aldığı bir karar ile, “Fotomontaj üretilmesi veya fotograf
üzerinde diğer türden değişiklikler, belirgin bir biçimde fotograf alt yazısı
ile belirtilmelidir.“ diye tavsiyede bulunmuştu.
Bana
göre dijital teknik basın fotografçıları tarafından yoğun olarak kullanılmaya
başladığından beri, manipülasyon tartışmaları artmıştır. Dijital ortamda
fotografların üzerinde nasıl / ne kadar çalışılacağı hakkında farklı görüşler
ortaya atılmaktadır. Bazı foto-muhabirleri, fotografın üzerinde “Photoshop’ ile
çalışırken, eskiden karanlık odada nasıl çalıştıysam, “aydınlık odada“ da o
kadar çalışıyorum.“ derlerken, bir başka gurup foto-muhabir ise, “dijitalin
bana sunduğu tüm olanakları kullanıyorum“, demektedirler. Bu tavır “sınır
nerede“ diye bir soruyu üretiyor. Fotograflar üzerinde çalışmak ve çalısırken
manipülasyona ne kadar başvuracağız? Fotografın içeriğinin değiştirilmesinin
sınırları nerededir? “Aldatmaca“nın başladığı sınır nerededir?
Ve
buna her foto-muhabir tekbaşına mı karar verecek? Ya da meslek örgütlerinin
görüşleri mi gerekiyor? Bu soruları, aktif olarak çalışan foto-muhabirleri ve
onların örgütleri düşünmeliler ve fotograf kullanımında değişen ortama göre
karar(lar) almalıdırlar, die düşünüyorum...
Ben
bu yazıda, basın ve belgesel fotograflar üzerinde yapılan değişikler hakkında
kendi öznel görüşlerimi alt alta yazmak istiyorum. Bana göre manipülasyon şu
durumlarda sözkonusudur:
-
Bir fotograf üzerinde bulunan kişilerin ve cisimlerin
çıkartılması ya da başka insanların/cisimlerin eklenmesi durumunda bu fotograf
manipüle edilmiş demektir. Bu durum açıklanmak zorundadır.
-
Ayrı ayrı fotograflardan tek bir görsel elde ediliyorsa, bunun
adı da kesinlikle MANİPÜLASYONDUR.
-
Renkleri ile oynanarak, fotografın öyküsü farklılaştırılıyorsa,
bu durum da bana göre manipülasyondur.
-
Photoshopda
çalışılan fotografların ışıklarını düzenlemek, kontrastını dengelemek, çizik ve
tozlarını yoketmek, dozunda keskinleştirmek basın fortografı için yeterli
olmalıdır. Zaten basın için çekilen fotograflar kendilerini anlattıkları
öyküleri ile ıspatlamazlar mı? Başka, dış bir müdahaleye gerek var mı?
Zaten
yukarıda söylenmek istenen de budur. Teknik tartışma/ müdahalelerden çok öyküyü
nasıl anlatabilirim üzerinde yoğunlaşmaktır. Çekilen fotografların içeriğine
müdahale ederek, fotografın gerçek öyküsünü saptırıp, izleyicisini ters yönlere
sürüklemek etik olarak da doğru değildir.
Bu
yazıyı bu kadarı ile, “şimdilik bitti“ düşünürken, Facebook’ta A. Antakyalı bu
görsel’i paylaştı: Çalmakla kalmamışlar, aynı zamanda fotografı ters-yüz de
etmişler... Çanakkale 1915 harbinden bu tür bir fotograf yoktur.
Rosenthal’ın
fotografının telif hakkı nedeniyle burada yayınlamıyorum. Pulitezer Ödülü
kazanan bu fotograf hakkında Joe Rosenthal yıllar sonra yaptığı açıklamada, bu fotografı “sahnelemediğini“
açıklamışdı. Robert Capa’nın “İspanyol Milis“ fotografının olduğu gibi,
Rosenthal’ın bu fotografı sahnelediği iddia ediliyordu. Fotografın aslını
görmek için: http://www.spiegel.de/kultur/gesellschaft/grossbild-432674-687059.html
Bitirirken,
gerek izleyici gerekse yıllarca nu alanda çalışmış bir birey olarak,
deneylerimi paylaşmak istiyorum:
-
Fotografların inandırıcılığı, fotografçılarının kazandıkları
güven kadar geçerlidir. Kişiliklerinin güvenilirliği ile ilgilidir;
-
Fotografların çekildikleri yer, zaman, üzerindekiler hakkında
yazılı bilgiler mutlaka verilmelidir. Sosyal Medyada paylaşılsa bile yapılması
gereklidir;
-
Resim altı yazılı bilgileri, fotografın üzerindeki olay ile
ilişkili olmalıdır;
-
Özellikle belgesel fotografların yazılı bilgileri farklı / üzerindeki
olaya, kişiye uymayan bir ilişkide yazılmamalıdır;
-
Manipüle ettiğiniz fotograflarızı “manipüle edilmiştir – ya da “fotomontaj“
gibi, her ne yaptıysanız, mutlaka belirtmelisiniz.
Basın
ve belgesel fotografçılıkta Photoshop çalışırken gerçek ile kurgu arasındaki
mesafeyi iyi korumak gerekiyor.
*1
Milliyet Gazetesi Haberi:
*3 Hürriyet Gazetesi Haberi:
*4 Milliyet Gazetesi haberi:
Haus der Geschichte:
- Bu
yazının hazırlık aşamasında yardımlarını esirgemeyen fotografçı dostlarım:
Abdurrahman Antakyalı, Ahmet Özyurt, Yusuf Darıyerli, Baytekin Kara ve Tahir
Ün’e çok teşekkür ederim.
Yararlanılan kaynaklar:
Sontag, Susan (1978): Über Fotografie. Frankfurt
am Main.
Stiftung Haus der Geschichte der Bundesrepublik Deutschland (Hrsg.) (1998): X
für U. Bilder, die lügen. Bonn.
OKUMA ÖNERİSİ:
- Foto
Muhabirliği ve Etik konusunda – Uğur Kavas- “TÜRKİYE’DE BASIN FOTOĞRAFÇILIĞIN
GÖRSEL TARİHİ“ kitabının 315’inci sayfasında başlayan makaleyi okumanızı
tavsiye ederim. Ayni kitabın 333’üncü sayfasında “dürüst fotoğraf“ için temel
değerlerin listesini bulacaksınız. Bu listeyi, abartma pahasına da olsa, bir
“manifesto“ gibi de düşünebiliriz.
Uğur
Kavas: TÜRKİYE’DE BASIN FOTOĞRAFÇILIĞIN GÖRSEL TARİHİ
1.
Kitap: ISBN 978-975-00357-0-8, yayın yılı: 2008, Ankara
2.
Kitap: ISBN 978-975-00357-1-5, yayın yılı: 2011, Ankara