(2002
yılında BIANET’e o yıl gerçekleşen “Photokina“ için yazmışım.
01. Ekim
2002 tarihinde yayınlanmış.)
Ünal: Fotograf Demokratlaşıyor
Her
şeyden önce Almanların fuarcılık yaklaşımlarını değerlendirmek gerekir. Konusu
ile ilgili diğer fuarlarda olduğu gibi, Almanya'da hep "Mega Fuar"ların yapıldığına tanık
oluyorum.
Bu işte belli
deneyimleri var, kadrolar yetiştirmişler, hepsinden önemlisi: Bilgilerinin
yanısıra paraları var. Fuar yapmak, üç dört kafadarın bir araya gelip, "hadi yapalım" demeleriyle gerçekleşmiyor...
İlk Fotokina'yı
1978'de görmüştüm. Şu an 2002'yi görme fırsatı yakaladım. Bu yıllar arasında,
yalnızca makinelerdeki teknik gelişmeleri değil, sunuş biçimlerinin de
farklılaştığını gördüm. Evvelden herhangi bir standa gidince, kısıtlı İngilizce
konuşulurdu.
Türkçe hariç her dilde
Ya da stand
sahipleri bir çevirmen alarak, bu açıklarını kapatmak isterlerdi. Ancak,
çevirmenler konuyu bilmedikleri için, fotoğraf konusundaki terminolojiyi
bilmedikleri için, aldığımız bilgiler kısıtlı olurdu. Şimdi bu durum değişmiş.
Hemen hemen her standda, Türkçe hariç, (günün birinde o da olur?!) fotoğrafı
bilen insanlardan bilgiler alabildim.
Bu fuarda da
fotoğrafın müthiş bir demokratlaşmadan yana olduğunu saptadım. Artık herkesin
bir fotoğraf makinesi olacak bir durumla karşı karşıyayız. Ben bu gelişmeyi,
herkesin fotoğraf çekme şansını yakalamasını, olumlu bir gelişme olarak
değerlendiriyorum. Gerçi bu gelişme "amatörlere"farklı
yansıyor.
"Amatör" ucuzluyor,
"profesyonel" pahalanıyor
Düğmesine bastıkları
her makineden fotoğraf çıktığı için, bu işi kendilerine meslek edinmiş
kimselere karşı edepsizleşiyorlar. Bu işin bu kadar basit olmadığını günün
birinde anlarlar, belki...
Öte yandan
profesyonel makinelerde müthiş bir gelişme kaydettim. Tanıdığımız bir çok
makinenin, tabii ki yalnızca teknik olarak, çok yeteneklilerini bu fuarda
tanıtıyorlardı.
Amatör bölümde
makineler ucuzlarken, profesyonel alanda da o denli pahalılaşıyorlar. Gerçi
eskiden de pahalıydı ama, bu kadar bolluk olan bir ortamda, makinelerin aşırı
pahalılaşmasını hâlâ anlamakta güçlük çekiyorum.
Makinelerle ilişki biraz da
erotik
Bizlerin makinelerle
ilişkisi biraz da erotik bir bağdır. Bazıları da otomobillerle böyle bağ
kurarlar. Onlarla yatar onlarla kalkarız. Hele kafamızdaki bir fotoğrafı
gerçekleştirebilecek bir aygıt gördüğümüzde onlara aşık bile oluruz...
örneğin: Leica aşkı bayağı yaygındır.
Digital gelişmeleri
bir yanı ile olumlu karşılıyorum. Zaten bir çok alanda digital fotoğraf
hayatımızın bir parçası olmaya başladı. Ben herkesin, istisnasız herkesin bir
digital kamera almasından yanayım. Yazıyı terk eden bir jenerasyonun bu
aletlere gereksinimi, günce tutmak gündemden düştü. Bu makinelerin "günce tutmak" için gerekli olduğunu
savunuyorum.
Endüstri digital
gelişmelere ağırlık veriyor. Bu fuarda da bana verilen bilgilere göre digital
baskı mürekkeplerinin 100 yıla kadar dayanıklı
olduğu tespit edilmiş. Bu henüz yeterli değil. Klasik fotoğraf 1827'den buyana saklanabiliyor. Henüz bir bozulma söz
konusu değil.
Digital'in mürekkebi
Digital fotoğraftaki
mürekkepler bu rakamı ne zaman yakalayacaklar? Henüz kimyagerler bu soruya
yanıt veremiyor... Öte yandan digital fotoğrafın 100 yıl saklanması, hangi
koşullarda olanaklı?
Bu da bilinmiyor. Bu
demek ki, işin henüz başındayız. Gelişmeler, klasik fotoğrafa göre, içinde
bulunduğumuz zaman nedeniyle, daha seri, daha hızlı gelişeceğe benzer... hatta
takip etmekte bile güçlük çekebiliriz...
Düşmanlık etmeden yan
yana
Analog fotoğrafı da
terk etmeden endüstri digital gelişmelere ağırlık veriyor. Vermek zorunda.
Bunun nedenleri açık: Fabrikalar hemen kapatılıp, üretim biçimi değiştirilemez.
Her şeyin bir bedeli var, derler. Bunun da bedeli bu.
Bir de analog
fotoğrafı belki de hiç gündemden düşürmek niyetinde değiller.
Ben şahsen, klasik
fotoğrafı digital fotoğrafa düşman etmeden, ya da tersi, her ikisini de takip
etmekten yanayım.(GK/NM)
* Mehmet Ünal, fotoğraf
sanatçısı
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen