Mehmet Ünal
Neden Fotograf çekeriz?
Fotografla
içiçe yaşadığım onlarca yıldan sonra bazı şeyleri yazma/söyleme cesaretim
güçlendi. Yaşamımda kabaca iki tür fotografçıya rastladım. Bazıları fotografın
tamamen teknik kışmına kafa yoruyordu. Diğerleri ise fotografa önem
veriyorlardı. Özellikle amatör fotografçılar en gelişmiş makinalara,
objektiflere ve yardımcı alet-edavata sahip olmayı hedefliyorlar; piyasada
bulunan fotograf aygıtlarının en son modellerini, güçlü objektifleri edinmekte
gecikmiyorlardı. Endüstri de bunu kendi çıkarları doğrultusunda destekliyordu
ve hâlâ desteklemektedir. Tüm bunların yanısıra bu guruba dahil insanlar,
makine, objektif vs. konusunda “yürüyen ansiklopedi“ gibidirler... bu
çabalarına karşılık hangi konuyu fotograflamak istediklerini bilmezler.
Bazıları ise fotograf çekmiş olmak adına çaba harcarlar. Başka bir demeyle,
karşılarındaki motifi sadece sevdikleri için deklanşöre basarlar. Öteki gurup
ise çevresine duyduğu hassasiyeti fotograf ile saptamak, arkadaşlarına
göstermek ve hatta yarışmalara katılmak için çabalıyorlar. Bu gurup icin
yapılan değerlendirmeler şöyle: Desen, resim çizmesini beceremeyenler için,
işin kolayı fotograf çekmek olmuştur. Tüm bu tutumların karşısında fotograf ile
uğraşanlar vardır, ki onlar çektikleri fotograflar ile seyircisini büyülerler!
Şayet kendinizi bu son guruba dahil görüyorsanız, yazıyı okumaya devam
edebilirsiniz...
|
Fotograf: Mehmet Ünal / “Balığın Öyküsü“ Serisinden
“Sanatçı“ olmak.
Bir insanın neden “sanatçı“ olmak istediğini, ya da karşısındakilere neden böyle görünmek istediğini, öteden beri anlamamışımdır. Çünkü sanatçı olmak aç kalmakla eşittir. Yani para kazanılıp aile kurulamaz, ev geçindirilemez... Zanaatçı olmak daha sempatik geliyor. (Marangozluk, demircilik, ayakkabıcılık, kuyumculuk, vb. gibi) Çalışıp çabaladıktan sonra ellerinde yarattıkları bir ürün vardır. Sanat yapılmasına karşı olduğum düşünülmesin, isterim. Sanatçı tanımlaması ile benim bağım oluştuğu tek açıklamayı kendime kılavuz edindim. Sanatçı doğruluğu, sahiciliği sahiplenmeli. Yani, ne yaptığından çok, nasıl bir insan olduğu, neyi yaptığı, nasıl yaptığı, neden yaptığı önemlidir.
Şimdi soruyu kendinize yöneltin
Ben kimim? Neden fotograf ile uğraşmak istiyorum? Zamanımı ve paramı daha yararlı bir yöne harcamam daha iyi olmaz mı? Bu sorular kafanızda yanıt bulamadıysa, ürettiklerinizden hoşnut kalmayacaksınız.
Çok tabii ki teknik ile ilgilenebilirsiniz. Kameraların, optiklerin yeteneklerini ezberleyebilirsiniz. Özünde yanlış değil. Ancak Teknik sizi esir aldığında, durum değişir. Anlatmak istediğiniz öyküye yoğunlaşamazsınız.
Fotograf çekmeye başlamadan önce mutlaka kendinize göre bazı nedenleriniz vardır. İlginç ağaç kabukları, yüzündeki çiziklerle ilginç bir ihtiyar, ve başka motifler hoşunuza gidebilir. Çektikçe çekersiniz, fotograflarınıza baktığınızda, “bir dahaki sefere daha farklı çekeyim“ gibi düşünebilirsiniz. Bu düşüncelerin hepsinden önce “ben nasıl bir öykü anlatmak istiyorum“ diye sormanızı önereceğim. Bir yazar öyküsünü kelimelerler, cümlelerle anlatır. Fotografçı ise fotograflarıyla. Ne tarz çalışırsanız çalışın, bence öyküsü olmayan fotograf eksiktir. Çevremizde anlatılacak öyküleri bulabilmek, onları kendimize göre anlatabilmek için bir duruşumuz; bir dünya görüşümüzün olması gerektiğine inananlardanım. Bu olmazsa öykü(ler) ne bulunabilir, ne de anlatılabilinir.
Bu konu ile ilgili bir örnek: Michelangelo’nun atölyesine mermer bloğu getirildiğinde, heykeltraş için DAVID bu mermer bloğunun içerisindeydi. Michelngelo sadece çekiç ve murç ile gereksiz mermerleri uzaklaştırmalıydı...
|
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen