Samstag, 19. Mai 2018

Sosyal-Belgesel-Fotograf

Mehmet Ünal


Fotografın Teknolojisi

“Siz düğmeye basın, gerisini bize bırakın!“


         Başka bir ortamda da kerelerce tartıştığımı anımsıyorum: Günümüzde fotograf teknolojisi cephesindeki gelişmeler(in) 
1880 yılları ve sonrasında gelişen fotograf teknolojisi ile hiç bir farkı olmadığını düşünüyorum! 
Foto endüstrisi, bu konudaki gelişmeleri her zaman dengelemiş 
ve kendi çıkarları doğrultusunda  yönlendirmiştir.
Eastman’ın geliştirdiği ve piyasaya sürdüğü aparatlar (kendi reklam sloganlarıyla) amatör fotografçılığın gelişmesinde önemli rol oynamıştır. “Günümüzde fotograf üç el hareketine indirgenmiştir.“ diye yazar  George Eastman 1888 yılında piyasaya sürdüğü Kodak-Kamera’nın kullanma kılavuzuna:

Kodak Makine ile birlikte verilen kullanma kılavuzu.

>>1) İpliği çekeceksiniz. 2) Film çevirme kolunu çevireceksiniz. 
3) Deklanşöre basacaksınız.... Böylece on dakikada, ortalama zekalı her insan, kolayca güzel fotograflar çekebilmesini öğrenebilir...<<[1]


         Fotograflar çekildikten sonra makineler, fabrikasına gönderiliyor; orada filmler banyo edilip, fotograflar basılıyor ve makinenin içerisine yeni film takıldıktan sonra tüketiciye gönderiliyordu. Bu aletlerden önce de “kolay kullanılabilen“ aparatlar üretilmişti. Leon Warnerke, 1875 yılında ürettiği kamerayı tanıtırken şöyle yazıyordu: “Modern fotograf makinesi çetrefilli el hareketlerine son vermiştir.“ [2]Modern Fotografçı, “fazla çaba harcamadan iyi bir fotograf çekebilecektir.“1880 yılından sonra piyasaya sürülen fotograf makineleri, bu talebi karşılıyordu. Fazla bilgiye gerek olmadan, ve hafiflikleriyle herkesin kullanabileceği tarzda üretilmişlerdi.
Teknik gelişmelere olan ilgi öylesine yaygınlaşmış ki, Emile Zola, vb., zamanın ünlüleri de fotografa büyük ilgi göstermişler.


BUGÜN

         Günümüzdeki gelişmelere göz attığımızda ise, insanların fotografa karşı duygularının/yaklaşımlarının 1890’lı yıllardan pek farklı olmadığını söyleyebiliriz. Dijital aparatların, cep telefonlarının “kitlesel“ duruma gelmesinin payı içinde bulunduğumuz teknik gelişmelerden fazlasıyla payını almaktadır. Üretici firmalar, ürünlerini satmak için kullandıkları reklam dili 19’uncu yüzyıldan farklı değildir. Artık, herkes fotograf çekebilmektedir. Herkes birbirine akıllı telefonları ile çektikleri fotografları göstermektedir.    Tüm bunlar yapılırken, web düzeyinde farklı sitelerde “akıllı telefonla nasıl fotograf çekilebileği“ hakkında sayısız tavsiye sayfalarına rastlamaktayız. 
Cep telefonları ile çekilmiş olan fotograflar, muhabbete çerez/meze yapılmaktadır. Hatta fotograf kameraları ile karşılaştırmalı örnekler veren sayfalara rastlamak artık “olağanüstü bir durum“ olmaktan çıkmıştır.
Neden böyle olmaktadır? 

Firmalar, tüketiciyi istedikleri hedefe doğru yöneltirler. Bunun başlıca amacı: KAR! Daha fazla kar etmektir. Tüketimi kendi çıkarları doğrultusuna yönlendirebilmek için başvurdukları araç ise reklamdır. 
19. uncu yüzyılda Kodak’ın “Siz düğmeye basın, gerisini bize bırakın!“ sloganı zeki bir söylemdir. 
“Dünyayı keşfetmenin yeni bir yolu.“Günümüzden bir firmanın sloganı, 
(Kodak reklamı kadar başarılı olmasa bile) yaklaşım (içerik) açısından; hedeflenen kitle açısından tıpatıpdır, diyebiliriz. (Bu içerikte reklam metinleri, reklamı yapılan tüm tüketim malzemeleri için geçerlidir.)
Yazarlarımızdan Hulki Aktunç yıllarca reklamcılık yapmıştır. Reklam hakkında: “Bir ürün ya da hizmet için vaat ettiğiniz şey DOĞRU olmalı.“ [3]der.
“Bu akıllı telefon ile en iyi fotograf çekersiniz“diye bir slogan üretilmiş olsa, 
bu söylem mutlaka yanlış değildir. 
         Akıllı telefonlar sıkça kullanılmaya, hemen hemen herkes tarafından kullanılmaya başlamasından bu yana, bizim anladığımız geleneksel fotoğrafçılık kavramı da tersyüz oldu. Üstüne üstlük fotograf paylaşım alanlarını da arttırdı. Mobil aletler nedeniyle fotografçılık kavramı ciddi bir farklılığa uğradı. Bu kez firmalar satışlarını arttırmak için, yaklaşık şöyle bir tavır aldı: “Cep telefonunuz ile çektiğiniz fotografların kalitesini değiştirmek için tavsiyeler.“[4]Bu tavsiyeler, diyelim ki tüketiciye yardımcı oldular. Ancak hedeflerinin, kendi cirolarını arttırmak olduğunu hâlâ saklamaktadırlar. İşte, “DOĞRU“ söylemlerinin tersine, “YANLIŞ“ daha doğrusu “YALAN“ burada başlamaktadır. Bu nedenle 130 yıl öncesi ile günümüz arasında bir fark göremeyiz. 

Cep telefonu ile fotograf çekilir ya da çekilmez tartışması bu yazının içeriğini kapsamaz!



Şubat 2018



[1]Helmut Gernsheim, Geschichte der Photographie. Frankfurt/Main 1983
[2]Helmut Gernsheim ....
[3]Hulki Aktunç, Yoldaşım 40 Yıl. Söyleşi: Rıza Kıraç. YKY 2014
[4]Bu ve buna yakın öneriler, sadece cep telefonu üreten firmalar tarafından değil, aynı zamanda, fotografçı olsun olmasın, yazı yazabilen her birey tarafından yapılmaktadır. “Google Amca” da milyonlarca bulunabiliyor.

Sonntag, 25. Februar 2018

Belgesel Fotoğrafçılık

Mehmet Ünal

Belgesel Fotoğrafçılık
(En kısa yazılmış biçimiyle)














Aslında çekilen her fotograf bir belgedir. Kullanıldığı amaca göre (vesikalık, aile, polis fotografları, vb.) geçerliliği de o çerçeve içerisinde kalır.
Biz bu yazı ile “aspirin gibi bilgi vermek“ten kaçınmak istiyoruz. Ayrıca, şyöntem ya da teknik ile “belgesel fotografa ulaşacağız“ söyleminin anlamsız olduğunu başlarken söylemeden geçemeyiz.
 Belgesel fotograf, çevremize, yaşadığımız dünyaya, insanlara ve olaylara karşı duruşumuzun ne kadar ilgi duyduğumuzun ve bunu yaparken de fotografa sınırsız bir ilgi duymamızla ete-kemiğe bürünür. İçinde yaşadığımız belde ve çevredeki güncel durumu belgelemek, kamuoyu oluşturmak, bu belgeleri  kendimizden sonraki nesillere ulaştırmak, neredeyse “belgesel fotografın görevidir.“ Bir başka söylemeyle: Belgesel fotograf “sosyal tarihtir.“ Aynı zamanda kişinin kendisini, duruşunu, duygularını yeniden betimlemesi-tanımlaması ile eş anlamdadır.
 Belgesel fotograf ile ilgilenirken, sadece ilgimizi çeken konulara yöneltilen sorularımıza yanıt vermek, algılamalarımızı gözden geçirmek yeterli olmaz. Aynı zamanda fotograf mecrasındaki gelişmeleri de izlemeli, onu da sorgulamalıyız. Bu konuda yerküremizdeki akımların, gelişmelerin ve gerilemelerin yakın takipçisi olmalıyız.Algıladıklarımız ile fotograf arasındaki ilişkiyi nasıl kuracağımıza kafa yormalıyız. şündüklerimizle, gördüklerimizin ilişkisini ortaya çıkartabilmeliyiz. İçeriği, biçimi ve sunuşu hakkında düşünmeliyiz.
 Belgesel fotografın hedefi, çekilen konu ile yaşadığımız dönemin ilişkilerini ortaya çıkartmak, onları görünür hale getirmek; izleyicisinin algılayabilmesi kolaylaştırmak için gerekirse topladığımız bilgiyi, çektiğimiz fotografları en aza indirgeyebilmeliyiz.
 Yüksek resimsel kalitenin yanısıra, kendi “özel anlatım dilimizi“ destekleyen fotograf serisi geliştirebilmenin, olmazsa olmaz şartı, uğraş verilen bu mecranın tarihini ve güncel gelişmeleri, fotografın teorisinden, felsefesinden, fotograf konusunda az ya da çok tanınan görüşleri-duruşları öğrenmekten feragat edemeyiz...
 Nisan 2015 / Şubat 2018

Dienstag, 6. Februar 2018

Foto-Jurnalizmde Manipülasyon ve Etik Sorunu.

Mehmet Ünal



“Sahte bir fotoğraf (rötuşlanmış ya da üzerinde oynanmış,
altyazısı doğru olmayan bir fotoğraf) ise gerçekliği çarpıtır.“
Susan Sonntag (Fotoğraf Üzerine, Agora Kitaplığı, 2008)


Foto-Jurnalizmde Manipülasyon ve Etik Sorunu.

Yıllardır “Fotografta Manipülasyon“ konusunda yazmak istemiştim. Tek başına bir kitap olsun düşüncesiyle “Yaşamın Aynası:FOTOGRAF“ kitabıma bu konuda bir yazı yazmaktan vazgeçmiştim...

Geçenlerde Worldpresphoto’da ödül kazanan bir foto-muhabirinin ödülünün geri alındığı haberini okudum. Fotografçısı çekildiği kentin adını bile doğru vermemiş... daha sonra bu Almanya’nın SPIEGEL Dergisinde yayınlanan bu haberi Facebook sayfamda paylaşmıştım. Yandaş ve karşıt yazanlar oldu. Hatta, ...sanatçı neyi sergilemek istiyorsa kendince onu anlatan kişi değilmi. Saygı duymak lazım.“ Yorumu bile yazıldı. Bunu yazanın dikkatsizliği, “Fotograf Sanatçısı ile Foto-Muhabiri“ birbirine karıştırmasıdır. Worldpresphoto Yarışmasına foto-muhabirler katılabilirler...
Ben böyle düşünedurayım, o sıralar türkiye’de olan Lorenza Bravetta’nın Milliyet gazetesinde yayınlanan şu açıklamasını okudum: Foto muhabirliğin annesi olan Magnum gibi bir ajansı yönetmiş biri olarak söyleyebilirim ki, bir fotoğrafın manipüle edilmesinden ziyade, izleyicilerin fotoğrafın manipüle edilmiş olmasını bilmesi daha sakıncalı. Benim için asıl sorun orada.“
*1 Milliyet Gazetesi Haberi

Bu açıklamaları okumak çok acıklı... hem de “Magnum“dan birinin... kuranların kemikleri sızlayacak...

Paylaştığım cümle şöyleydi:
“Fotograf Manipilasyonu dur durak bilmiyor... bu arkadaşların tavırları meslek adına utanç verici...“


Manipülasyon nedir?

Tartışmaya katılan bir başka arkadaşın açıklaması, benim düşüncelerime çok yakın: “Asıl gerçeği maskeleyerek, gerçek olmayan herhangi bir şeyi gerçeğin ta kendisiymiş gibi sunma eylemidir. Bir başka anlatımla, yuttur kaydır, yüzüne gül, altını oy, ketenpereye getir, çukura düşür yöntemidir.“
Son zamanlarda ortaya çıkartılan manipülasyonlar anlatılırken bu tavır dilimizde “hileli fotograf“ olarak da tanımlanıyor.
TDK sözlüğünde ise “Seçme, ekleme ve çıkarma yoluyla bilgileri değiştirme“olarak açıklanmıştır.
(*2) TDK-Sözlüğü

Benim bildiğim yabancı dillerde de aynı anlama gelir. Zaten bu kelime dilimize yabancı dillerden alınmıştır. Kısacası, gerçeği saptırmak olarak açıklayabiliriz.

Manipülasyon yalancılıktır. "Yalanların bacakları kısadır" şekline Türkçe'ye çevrilebilecek, Almanca bir deyiş vardır. Anlam olarak Türkçe karşılığı “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar“dır.

Manipülasyon, varolan bir fotografın içeriğini değiştirmek, kes, çıkar, ilave et, eksilt-çoğalt, bilgiyi saptır; sahte niyetleri vurgulamak için,  kasıtlı olarak fotografı değiştirmekle ile ilişkilidir.

Uygulamada sıkça rastlanan metodları şöyle sıralayabiliriz:

-       Orijinal görüntüde bulunan bazı kişi ya da cisimlerin çıkartılması;
-       Farklı bilgi(ler) eklemek. Önemli tarihsel fotograflarda, çekim anında orada bulunmayan kişilerin eklenmesi;
-       Fotomontaj. Bir kaç ayrı fotograftan tek fotograf üretmek. (Ancak, yapılan bu işlem “Bu bir fotomontajdır“ diye belirtilirse, konumuz dışında kalır. Sorun olarak ortaya çıkması belirtilmediği içindir. Orijinalmiş gibi sunulmasıdır.)
-       Farklı kadrajlayarak, farklı öykü yaratmak;
-       Verilen yazılı bilgilerin doğru olmaması; yanlış bilgilendirilerek, izleyicisini yanlış bilgilerle yanlışa yöne sürüklemek;
-       Sahnelenelerek çekilen fotograflar. Fotomontajda olduğu gibi belirtilirse sorun olmaz. Bu tarz kendilerini “sanatçı“ olarak tanımlayanlar tarafından sıkça yapılmaktadır. Jeff Wall’i örnek verebilirim.
-       Çekilen fotografların bazı bölümlerinin silenmesi/kazınması;
-       Fotograflara başka fotograflardan ekler yapılması.

Örnekleri çoğaltabiliriz...

Manipülasyon nerede ve nasıl başlıyor?

Analog fotograf zamanında da fotograflar manipüle ediliyorlardı. En basitinden, stüdyo fotografçıları bu olanağı sıkça kullanıyorlardı. Basit bir örnek vermek istiyorum: 1960’lı yıllarda Yeşilçam Aktrislerinin çoğunun yanaklarında “ben“ denilen kara bir leke vardı. (Belgin Doruk, Türkan Şoray, vb.) O yıllarda, bayanlar karakalemlerle suratlarına ben iliştirirlerdi. Fotograf çektirdiklerinde ise bu işi, stüdyolarda fotografı rötüş yapanlar üstleniyorlardı. O zamanlar belli düzeyde bir beceri gerektiren bu işlem günümüzde Photoshop kullanan herkes tarafında daha kolayca yapılabiliyor... Sivilceli yüzler, Hollywood ve/veya krem/parfüm reklamlarındaki kadın ya da erkeklerin suratları gibi “tertemiz“ yapılıyor...

Politik tarihe bir göz atarsak, özellikle politikacıların fotograflarında rötüş işlemine çok rastlanır. En çok da seçim zamanında, tüm politikacılar “güzel-yakışıklı“ gösterilmek istenir. Hangi ülkede olursa olsun, tüm seçim afişleri birbirlerine benzer.


Lenin bir mitingde konuşurken, Troçki merdivendedir. Sağdaki fotografın merdiven basamakları boşaltılmıştır. 1900’lü yılların başında “başarılı bir manipülasyon“ olarak tarihe geçmiştir. Fotograf, Moskova Swerdlow Meydanında 5. Mai 1920 günü çekimiş. Stalin erki ele geçirdikten sonra Troçki ve yanında duran Kamanew silinmiştir.



Bir başka örnek:

Soladaki fotografta, sağdan ikinci Goebels bulunmaktadır. Sağdaki fotografta ise yokedilmiştir. (Nedeni hakkında bir bilgi bulunmamaktadır.)






Bu fotografların çekildikleri yıllar bile uyuşmuyor. John Kerry 1971. Jane Fonda 1972. John Kerry bu fotografı 2004 yılında başkan adaylığı sırasında propagabda amaçlı kullanmıştır.




Ülkemizde de bu tip  girişimler sözkonusu: Fotografına ulaşamadım ama haberine ulaştım. Olayı Hürriyet Gazetesi, DHA Muhabiri Ertan Korkmaz’ın “Miting alanına photoshop ayarı“ başlıklı haberini 8 Mart 2009 tarihinde yayınladı.
AKP Manisa İl Başkanlığı'nın, MHP'nin mitingine katılımın az olduğu iddiasıyla yaptığı basın açıklamasında sunduğu, kendi mitinglerindeki kalabalığı gösteren fotoğraflar şaşkınlık yarattı. Dağıtılan 4 gün önceki AKP mitinginin fotoğrafında, bilgisayarda photoshop programında klonlama tekniğiyle insanların çoğaltıldığı ortaya çıktı.“
*3 Hürriyet Gazetesi Haberi

Bir başka örnek Taraf Gazetesi üzerine. Milliyet.com.tr sitesinde 4 Eylül 2009 tarihinde yayımlanmış. Bu haberde fotografını da görebiliyoruz.

Haberin başlığı: Taraf bikiniyi yok etti!



O zamanlar gazetenin genel yayın yönetmeni olan Ahmet Altan olayı şöyle anlatmış: "Sayfa sekreteri Ramazan diye bu tercihi yapmış. Hatalıyız ya o fotoğrafı kullanmamamız ya da kullanacaksak olduğu gibi kullanmamız gerekirdi."
*4 Milliyet Gazetesi haberi

A. Altan bu açıklaması ile sorumluluğu üstlenmek istememiş...ki yazı kurullarının, yayın yönetmenlerinin de “yalan söylememek“, fotografçının olduğu kadar görevleri olduğuna inanıyorum. Meslek açısından bu „hile“nin fotografçısı tarafından yapılmamasını öğrenmek güzel bir duygu...







Almanya’nın Bonn kentinde bulunan HdG-Haus der Geschichte / Almanya Tarih Müzesi diye çevirebiliriz 27 Kasım 1998 – 28 Şubat 1999 tarihleri arasında “Bilder, die Lügen“ –Yalan Söyleyen Fotograflar- isimli bir sergi yapmıştı. Bu sergiden bazı fotografları web sayfasından izleyebilirsiniz.
*4 Haus der Geschichte
(Bu sergi daha sonra Almanya ve İsviçre’nin başka kentlerini de dolaşmıştır.)

Sosyal Medyayanın kaynaklarına inanırsak son bir manipülasyondan Paris’teki “Hebdo Gösterisinde“ devlet başkanları, milyonlar ile birlikte yürümediler.

Fotograf bir:










Fotograf iki:
















İngiliz “The Independent“ ve Fransız “Le Monde“ gazeteleri bu fotografın, gösterinin yapıldığı caddeye yakın başka bir caddede çekildiğinin haberini verdiler.

Tekrar etmek pahasına da olsa söylemeden geçmek istemiyorum. 1990’lı yıllardan beri varolan dijital teknik ile Manipülasyon daha kolaylaşmış, daha hızlanmış ve daha olgunlaşmıştır. Fotograf kullanım alanlarının da fazlalaşması bu sorunun çok boyutlu ve neredeyse içinden çıkılmaz bir duruma sokmuştur. Dolayısı ile, üzerinde teknik çalışılmış bir fotograf ile işlenmiş bir fotografın arasındaki mesafe daralmıştır...
        
Aslında fotograf çekilmesinden yayınlanmasına dek bir dizi subjektif kararlar sözkonusu olmasına karşın (kadraj, detay, vb.), fotograf bir anlamda “gerçeğin garantisi“ olarak algılanmaktadır. Özellikle basın fotografında, altyazı da eklenerek, fotografın söylemek istediği yönlendirilebiliyor... Ve basın tarihinde, istenilen yönde fotografların kullanıldığına sıkça rastlanır... Ancak, gerek TV, gerekse reklam sektöründe fotografta manipülasyon günlük yaşama girmiştir. Ancak, basında yapılan manipülasyon girişimleri üzerine herhangibir istatistik bulamıyoruz...

Son zamanlara dek, yerküremizde fotograflara yapılan manipülasyonlardan redaksiyonlar sorumlu tutuluyordu. Günümüzde ise daha çok bu suçlama fotografçıları hedef alıyor. Photoshop gibi ortamlarda fotografçılar, fotograflarını kendileri düzeltmek ve en seri bir biçimde redaksiyonlara yetiştirmek zorundalar. “Time is Money“ düşüncesinden yola çıkarsak,  aslında içinde bulundukları stres durumunda manipülasyonun M’sini bile akıllarına bile getirememeleri gerek...

Bir fotograf üzerinde nasıl/ne kadar çalışılmalıdır?

Fotograf manipülasyonunun yeni bir olay olmadığını söylemiştik. Analog zamanlarda da bu konu zaman zaman tartışılmış, yapılmaması ve/veya yapıldığında da “fotografın altında yazı ile belirtilmesi“ gibi kararlar alınmıştır. (Ülkemizde basın ajansları, diğer kuruluşlar nasıl karar aldılar, bilemiyorum.) Örneğin AP - Associated Press- ajansının tüzüğünde fotografın, aslının değiştirilmemesi veya manipüle edilmemesi gereklidir, yazdığını haberlerde okumuştum. Yakından takip etmek, üyesi olduğum “Alman Gezeteciler Birliği“nden üye gönderdiğimiz, “Alman Basın Konseyi“ ise 2005 yılında aldığı bir karar ile, “Fotomontaj üretilmesi veya fotograf üzerinde diğer türden değişiklikler, belirgin bir biçimde fotograf alt yazısı ile belirtilmelidir.“ diye tavsiyede bulunmuştu.

Bana göre dijital teknik basın fotografçıları tarafından yoğun olarak kullanılmaya başladığından beri, manipülasyon tartışmaları artmıştır. Dijital ortamda fotografların üzerinde nasıl / ne kadar çalışılacağı hakkında farklı görüşler ortaya atılmaktadır. Bazı foto-muhabirleri, fotografın üzerinde “Photoshop’ ile çalışırken, eskiden karanlık odada nasıl çalıştıysam, “aydınlık odada“ da o kadar çalışıyorum.“ derlerken, bir başka gurup foto-muhabir ise, “dijitalin bana sunduğu tüm olanakları kullanıyorum“, demektedirler. Bu tavır “sınır nerede“ diye bir soruyu üretiyor. Fotograflar üzerinde çalışmak ve çalısırken manipülasyona ne kadar başvuracağız?  Fotografın içeriğinin değiştirilmesinin sınırları nerededir? “Aldatmaca“nın başladığı sınır nerededir?
Ve buna her foto-muhabir tekbaşına mı karar verecek? Ya da meslek örgütlerinin görüşleri mi gerekiyor? Bu soruları, aktif olarak çalışan foto-muhabirleri ve onların örgütleri düşünmeliler ve fotograf kullanımında değişen ortama göre karar(lar) almalıdırlar, die düşünüyorum...

Ben bu yazıda, basın ve belgesel fotograflar üzerinde yapılan değişikler hakkında kendi öznel görüşlerimi alt alta yazmak istiyorum. Bana göre manipülasyon şu durumlarda sözkonusudur:
-       Bir fotograf üzerinde bulunan kişilerin ve cisimlerin çıkartılması ya da başka insanların/cisimlerin eklenmesi durumunda bu fotograf manipüle edilmiş demektir. Bu durum açıklanmak zorundadır.
-       Ayrı ayrı fotograflardan tek bir görsel elde ediliyorsa, bunun adı da kesinlikle MANİPÜLASYONDUR.
-       Renkleri ile oynanarak, fotografın öyküsü farklılaştırılıyorsa, bu durum da bana göre manipülasyondur.
-        
Photoshopda çalışılan fotografların ışıklarını düzenlemek, kontrastını dengelemek, çizik ve tozlarını yoketmek, dozunda keskinleştirmek basın fortografı için yeterli olmalıdır. Zaten basın için çekilen fotograflar kendilerini anlattıkları öyküleri ile ıspatlamazlar mı? Başka, dış bir müdahaleye gerek var mı?

Zaten yukarıda söylenmek istenen de budur. Teknik tartışma/ müdahalelerden çok öyküyü nasıl anlatabilirim üzerinde yoğunlaşmaktır. Çekilen fotografların içeriğine müdahale ederek, fotografın gerçek öyküsünü saptırıp, izleyicisini ters yönlere sürüklemek etik olarak da doğru değildir.

Bu yazıyı bu kadarı ile, “şimdilik bitti“ düşünürken, Facebook’ta A. Antakyalı bu görsel’i paylaştı: Çalmakla kalmamışlar, aynı zamanda fotografı ters-yüz de etmişler... Çanakkale 1915 harbinden bu tür bir fotograf yoktur.
















Rosenthal’ın fotografının telif hakkı nedeniyle burada yayınlamıyorum. Pulitezer Ödülü kazanan bu fotograf hakkında Joe Rosenthal yıllar sonra yaptığı açıklamada, bu fotografı “sahnelemediğini“ açıklamışdı. Robert Capa’nın “İspanyol Milis“ fotografının olduğu gibi, Rosenthal’ın bu fotografı sahnelediği iddia ediliyordu. Fotografın aslını görmek için: http://www.spiegel.de/kultur/gesellschaft/grossbild-432674-687059.html

Bitirirken, gerek izleyici gerekse yıllarca nu alanda çalışmış bir birey olarak, deneylerimi paylaşmak istiyorum:
-       Fotografların inandırıcılığı, fotografçılarının kazandıkları güven kadar geçerlidir. Kişiliklerinin güvenilirliği ile ilgilidir;
-       Fotografların çekildikleri yer, zaman, üzerindekiler hakkında yazılı bilgiler mutlaka verilmelidir. Sosyal Medyada paylaşılsa bile yapılması gereklidir;
-       Resim altı yazılı bilgileri, fotografın üzerindeki olay ile ilişkili olmalıdır;
-       Özellikle belgesel fotografların yazılı bilgileri farklı / üzerindeki olaya, kişiye uymayan bir ilişkide yazılmamalıdır;
-       Manipüle ettiğiniz fotograflarızı “manipüle edilmiştir – ya da “fotomontaj“ gibi, her ne yaptıysanız, mutlaka belirtmelisiniz.

Basın ve belgesel fotografçılıkta Photoshop çalışırken gerçek ile kurgu arasındaki mesafeyi iyi korumak gerekiyor.


*1 Milliyet Gazetesi Haberi:
*3 Hürriyet Gazetesi Haberi:
*4 Milliyet Gazetesi haberi:
Haus der Geschichte:


- Bu yazının hazırlık aşamasında yardımlarını esirgemeyen fotografçı dostlarım: Abdurrahman Antakyalı, Ahmet Özyurt, Yusuf Darıyerli, Baytekin Kara ve Tahir Ün’e çok teşekkür ederim.

Yararlanılan kaynaklar:
Sontag, Susan (1978): Über Fotografie. Frankfurt am Main.
Stiftung Haus der Geschichte der Bundesrepublik Deutschland (Hrsg.) (1998): X für U. Bilder, die lügen. Bonn.

OKUMA ÖNERİSİ:
- Foto Muhabirliği ve Etik konusunda – Uğur Kavas- “TÜRKİYE’DE BASIN FOTOĞRAFÇILIĞIN GÖRSEL TARİHİ“ kitabının 315’inci sayfasında başlayan makaleyi okumanızı tavsiye ederim. Ayni kitabın 333’üncü sayfasında “dürüst fotoğraf“ için temel değerlerin listesini bulacaksınız. Bu listeyi, abartma pahasına da olsa, bir “manifesto“ gibi de düşünebiliriz.

Uğur Kavas: TÜRKİYE’DE BASIN FOTOĞRAFÇILIĞIN GÖRSEL TARİHİ
1.    Kitap: ISBN 978-975-00357-0-8, yayın yılı: 2008, Ankara
2.    Kitap: ISBN 978-975-00357-1-5, yayın yılı: 2011, Ankara


Göç Çocukları ’Almanya’nın üzerinde bir hayalet dolaşıyor.: Entegrasyon!’   ’Birinci Nesil’, ’İkinici Nesil’ ya da ’Üçüncü Nesil’ veya hâlen...